
Panik Atak
Panik atak, yakın zamanda koşmadığınız, spor yapmadığınız ya da heyecanlanmadığınız halde birdenbire kalbinizin hızla çarpmaya başlamasıyla ve nefesinizin kesilmesiyle birlikte sizi “panikleten” bir süreç. Genelde kalp hızlanması ve nefes kesilmesinin yanı sıra yoğun bir kaygı hissiyle beraber, soğuk soğuk terlemeler, el ve bacaklarda uyuşmalar da görülebilir. Bu sayılan belirtiler domino taşları gibi birbirini tetikler. Bunların yaşandığı dakikalara “atak” anı denir. Bu tarz bir atak eğer ilk defa yaşanıyorsa ve kişinin konu hakkında bilgisi yoksa, genellikle kalp krizi geçirdiğini sanarak acil servise gider. Atak sırasında başvuranların acil serviste fiziksel muayenesi yapıldığında herhangi bir fiziksel hastalık belirtisi görülmediğinden kişiyi sakinleştirmeye yönelik çalışılır ve kendisine fiziksel problemi olmadığı açıklanmasına rağmen, semptomları fiziksel olduğu için buna ikna olmakta zorlananlar, frklı farklı doktorlara gidip teyit almak isteyenler çoğunluktadır.
İlk atağın ardından, kişi anlam veremediği bu belirtiler nedeniyle kaygıya düşer, durup dururken başına gelmiş olan bu durumun herhangi bir zamanda tekrar başına geleceğinden korkmaya başlar. Sürekli tetikte ve kaygılı bir bekleyişe girer. Buna da beklenti kaygısı denir. “Tekrar olursa ne yaparım?” düşüncesi bu süreçteki en yaygın düşüncelerdendir. Bu düşünceye ek olarak; “Deliriyor muyum?”, “Ya olmadık yerde başıma gelirse? Tek başımayken olursa beni kim doktora yetiştirir?” gibi kaygılı düşünceler de eşlik eder. Bu nedenle panik atak, yaşandığı anın dışında belirti göstermese de kişinin düşüncelerini sürekli meşgul ettiğinden ve kaygılandırdığından günlük hayatını oldukça sekteye uğratmaya başlar. Baş etme becerilerine ve kaygısının seviyesine göre, bazı panik atak yaşayan kişiler, kendilerince birtakım “önlemler” almaya başlarlar. Bunlar arasında, her dışarı çıktığında yanına birini çağırma, tek çıkacaksa yanında su, kolonya ya da sakinleştirici ilaç bulundurma ve hatta evden dışarı hiç çıkmamaya kadar varacak davranış değişiklikleri vardır. Tabi bu sayılan davranış değişiklikleri panik atağı geçirmek bir yana dursun, çoğu zaman beklenti kaygısını daha da artırarak atakların tekrar ve yoğun şekilde ortaya çıkmasına vesile olabiliyorlar. İyi gelecek diye düşünülen bu önlemler aksine problemi pekiştirir ve umutsuzluk yaratır.
“Panik atak sıkıntım var" diyerek insanların psikoloğa başvurmaları genellikle işte tüm bu kendi kendine düşünüp zorlanma, doktor doktor gezip fiziksel hastalığı (kalp krizi vs) olmadığına ikna olduktan sonraya denk gelmektedir. Bu döngü giderek kendisini yorup fiziksel gerekçesini de bir türlü bulamayınca kiş nihayetinde durumun daha ziyade psikolojik kaynaklı olduğunua ikna olur.
Panik atak, başta da söylediğim gibi üstesinden gelinebilen bir bozukluk. “Durduk yere” meydana geliyor gibi görünse de oluşumunda; isteklerin ve taleplerin engellenmesi, buna gereken tepkiyi verememe, duyguların rahatça ve sağlıklı şekilde dışa vurulamaması gibi psikolojik sebepler rol oynar. Her kişide sebepler farklıdır.
Psikolog görüşmelerinde, ilk önce yaşanan belirtiler detaylıca ele alınır ve kişiye her bir fizizksel belirtiyi neden yaşadığı anlatılır. Bu bilgilendirmeler sonrasındayaşadığı durumu öğrenen ve kendini güvende hisseden çoğu danışanın fiziksel semptomları hafiflemekte acillere gitmeyi bırakmaktadır. Acile gitme sebebi, bedeninde meydana gelen bu ani gelişen değişikliklerin kalp krizi olmasından korkmalarıdır çoğunlukla. Atak anı olan bitenlere dair detaylı bilgi sahibi olunca kaygı seviyesi oldukça düşüyor, kendisine zarar gelmeyeceğine inanıyor ve acillere gitmeyi bırakıyor. Bunun yerine görüşmelerde üzerinde konuşulan gevşeme ve nefes egzersizlerini uygulayan kişi, kısa sürede kalp atışlarını ve nefesini düzene sokabilir hale gelmektedir.
Sürecin devamında ise bu atakların o kişide oluşma sebepleri derinlemesine incelenir. Ailesi, işi, hayattan beklentileri, yaşadığı stresli olaylar, insan ilişkileri, kısacası hayatının tüm alanları üzerine konuşularak adım adım kendisiyle ilgili farkında olmadığı duygu ve düşüncelere ulaşılmaya çalışılır. Bununla birlikte, kişinin kendini tanıması ve psikolojik anlamda güçlenmesiyle birlikte ataklara yol açmış olan durum(lar) ele alınır. Bunlar üzerinde konuşularak kişinin baş etme becerileri gelişir. Bastırdığı olumsuz duygu ve düşünceleriyle karşılaşıp onları tanıma ve çözme şansına erişir. İleride yaşayacağı benzer olumsuzlukları bastırmak yerine onlarla nasıl baş edeceğini öğrenir. Bu sayede yeni atakların oluşması da önlenmiş olur.
Uzman Psikolog
Başak Dalda